Tasarımda Ahlak Bilinci
Bugünün tasarımcıları olarak grafik tasarım alanında birçok kavrayışa sahibiz: Hangi yazı tipinin okunaklı olduğuna, hangi rengin iç açtığına veya hangi müşteriye ne kadar fiyat verileceğine dair yargılarımız var. Bu yargılarımızın bazılarını eğitim yoluyla, bazılarını ise iş dünyasında geliştirdiğimizi söyleyebiliriz. Ancak özellikle ülkemizdeki eğitim düzeninin ve ticari yaşamın bir sonucu olarak bazı anlayışlarımızın bırakın gelişmesini, hiç var olmadığını bile söylemek olasıdır. Bunların en önemlilerinden biri Etik değerler konusudur. İşte bu yazıda tasarımda etik (ahlak)[1] anlayışından bahsedilerek siz değerli beyinlerin bu konuda düşünmesini sağlamak; iç dünyanızı, fikirlerinizi ve çevrenizi sorgulatmak istenmiştir. Yapacağınız sorgulamaların ardından bir kavrayışa sahip olmanız amaçlanmıştır.
Ahlakın kaynağı ile ilgili çok farklı sosyolojik ve felsefi görüş bulunsa da, grafik tasarım konusu dahilinde düşünülünce ahlakın tanımı yaklaşık olarak bir toplum içinde, o topluma karşı davranışlarda doğru olanı yanlıştan ayırma bilinci olarak belirlenebilir. Tek bir kişi kendine karşı ahlaklı olamaz. Çünkü kişinin ahlakını ölçebilecek dışsal bir araç yoktur.[2] Bu aracın yokluğu durumunda ortak bir ahlak anlayışı var olmayacaktır. Dikkat edilirse bu öğeler görsel iletişimde de sıkça yer bulmaktadırlar. O yüzden ahlakın varlığından söz edebilmek için tıpkı görsel iletişimde ve dolayısıyla grafik tasarım alanında olduğu gibi en az iki yorumlayıcının bulunması gerekmektedir. Benzer şekilde görsel iletişim sanatlarında da alıcı ve verici kanalları arasında bir iletişim zorunludur. Aksi takdirde yapılan eylem, amacına ulaşmaz.
Peki siz etik değerler konusunda hangi duyarlılıklara sahipsiniz? Örneğin “Av Sporu” adı altında tüfek satan bir kuruluşa logo çizer miydiniz? Ya da bir başkasının mülkü üzerine rızası olmadan grafiti yapılmasını doğru buluyor musunuz? Bu sorulara vereceğiniz yanıtları merak etmekle birlikte, tasarımda yapılmasını etik bulmadığım bazı anlayışlara da yer vererek bir tartışma-fikir ortamı sağlamak isterim. Ama öncesinde aşağıda bulunan kaplana dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bu kaplan mısır gevreği Kellogg’s firmasının Maskotu Tony.
Turuncu – siyah şeritleri ve kırmızı bandanası halen görünse de, Tony’nin tasarımı 1952’den bu yana büyük değişikliğe uğramıştır. Amerikan futbolu topu biçimli bir kafayla yaşamına başlayan Tony’nin kafa biçimi yıllar içinde yuvarlaklaşırken, yeşil renkli gözleri ise altın rengine dönüşmüştür. Bugünlerde kafası biraz daha köşelidir ve genellikle mavi bir zeminin önünde yer alır. İlk dönemlerde dört ayak üzerinde yürüyen gevrek kutusundan daha büyük olmayan Tony, 1970’lerden sonra kaslı ve iki metrelik bir figüre sahip olmuştur.
1952 ile 1995 yılları arasında Kellogg’s un Tony’nin imajı için (sıkı durun) 1 milyar dolardan fazla para harcarken, 5.3 milyar dolar da gelir elde ettiği söylenmektedir. Which? gibi tüketici kuruluşları araştırmaları doğrultusunda insanların %75’inin ambalajda karakter kullanımının ebeveynlerinin çocuklarına hayır demesini güçleştirdiğine inandığını belirtmektedir. Gıda aktivistleri, çizgi karakterlerin kullanımının ciddi ölçüde yanıltıcı olduğunu ve çocuk besinlerinde bu yöntemin kullanılmasının yasaklanması için hükümete başvurduklarını belirtmektedir.[3]
Peki, anne babaları, çocukları tarafından tacize uğratmak pahasına ürün sattırma politikası etik olarak karşılanabilir mi? Bu istatistikleri ve bu gerçeği gördükten sonra ambalajlarda karakter tasarımına yaklaşımınız aynı olur mu? Bununla ilintili olarak “sağlıklı olmayan” gıdalar yerine “sağlıklı” gıda ürünlerini tanıtıcı tasarımlar yapmak daha mı doğrudur?
Acı bir gerçektir ki, siz hassas bir tasarımcı olsanız bile Türkiye’de etik değerler konusunda duyarlı işveren ve müşterilere rastlamayabilirsiniz. Kısıtlı ücretlerle çalışan ve geçim sıkıntısı çeken, kıt kanaat aile geçindiren arkadaşlarımıza bu konularda duyarlı olmasını ve yönetime tavır almasını isteme hakkını kendimde görmüyorum. Bu demek oluyor ki koşullar ahlaki eğilimlerimize yön vermektedir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki bu gibi sosyal sorumluluk bilinci konularında gevşek davranmanın bizi yüz yüze getirdiği vicdani boyutlar da vardır. Tasarımcı kimliği taşıyan insanın çevreye karşı sorumluluğu vardır, topluma karşı sorumluluğu vardır, çocuklara karşı sorumluluğu vardır, geleceğe karşı sorumluluğu vardır. Bu sorumlulukları taşımayıp işverenden gelen yönergeleri olduğu gibi uygulayan kişi tasarımcı sıfatı taşımaz. Tasarımcı yük beygiri değildir; tasarımcının bir fikri, dünya görüşü vardır. Bu cümleler size “yeni” yahut “sıradışı” gelmesin çünkü gelişmiş toplumlarda bu konu eğitim sistemlerinde dahi yer almaktadır. Yani normaldir. İş yaşamının bir parçasıdır. Bu yüzden tasarımcıların ara sıra bu gibi etik konuları sorgulaması kendine yön çizebilmesine olanak sağlar. Hepsi bir yana, grafik tasarımcıyı bir kat daha nitelikli hale getiren etik anlayışın aynısının müşterilerde de olması piyasa kalitesini artıracaktır. Konu ile ilgili olarak “Piyasanın Tasarım Anlayışı Nasıl Geliştirilir?” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz. Benzer şekilde yapılmasını etik bulmadığım iki örneğe yer veriyorum.
Ben yukarıdaki iki örnekte insanlık ayıbı görüyorum. Tavuğun dirisiyle işimiz bitti, bir de onun ölüsü üzerinden ticari çıkar uğruna vicdan mekanizmamızı unutarak markalaşmalara imza atıyoruz. Tavuk öyle bir resmediliyor ki sanki bize yem olmaktan hoşnutmuş, sanki etini bize koşa koşa yetiştiriyormuş, sanki biz fabrikalarda onları hiçe sayar ve bazen de eziyet edercesine işlerken bunlar onlara vız geliyormuş ve hatta tek dertleri bizim karınlarımızın doymasıymış gibi algılıyoruz. Doğanın düzeni gereği güçsüzün yem olması gerçeğini eleştirmiyorum. Eleştirim canlının varoluşuna yapılan manevi saldırıya, dolayısıyla hayvanlar tarafından insanlığa yapılan katkının istismar edilmesine, doğanın sundukları ile bu denli alay edilmesine ve hatta espri ögesi yapılmasına.
Bu cümleler sizi yeterince etkilemediyse şunu okuyun: Kardeşiniz gözünüzün önünde alınıp kesilip biçiliyor. Sonra kardeşiniz model alınarak bir logo çiziyorlar ve o logoda kardeşiniz yukardaki gibi memnun bir hareket içerisinde gösteriliyor. Bu durumu ciddiye alır mıydınız?
Hayvan hakları ihlallerine bu tasarım anlayışlarının da eklenmesini gerekli görüyorum. Hayvanlar tepkilerini bizim algılayacağımız biçimde dile getiremiyor diye onlara bu yaşam şeklini uygun görmemiz bizim insanlık seviyemizin düşük olduğunu ve aslında insanlara karşı da duyarsız olduğumuzu kanıtlar. Neden mi?
Çünkü insanlara karşı uygulamaktan çekindiğimiz (ve var ise) bastırdığımız eylemleri önce hayvanlar üzerinde gerçekleştiririz. Çünkü hayvanların bize göstereceği tepkinin yaratacağı toplumsal baskı çok düşüktür ve topluma karşı ciddi bir imaj zedelenmesi yaşamamıza neden olmaz. Aynı zamanda hukuki yaptırımı oldukça hafiftir ve Türkiye’de neredeyse yoktur. Dolayısıyla hayvanlara davranış ve onları ele alış şeklimiz, bizim insanlara karşı tutumlarımızı açığa çıkarır. Hayvana değer vermeyen, insana da vermez, insana değer vermeyen ise gün gelir yurduna değer vermez. Bu yüzden etik konusunu tümevarımcı bir açıyla değerlendirmemiz gerekmektedir.
Peki etli yemekler hizmeti veren hiçbir firmaya mı logo tasarlamayacağız? Tabiki de tasarlayabiliriz. Fakat önerim bu tasarımların maskottan ziyade marka baş harfinin tipografik bir amblemi yahut bir logotype tasarımı ya da yeme içmeyi simgeleyen başka bir amblem olması yönünde olacaktır. Aşağıda bir örnek sunabilirim:
Etik karşılanmayacak bir başka konu da çalma ve intihal konusudur. İkisi de üretme noksanlığının bir göstergesidir ve tasarımcının kesinlikle taşımaması gereken unsurlardır. Sanat taklitle başlar, tabiki de bir çalışmayı yaparken ilham aldığımız yerler vardır. Fakat projeyi tamamlarken başka birinin çalışmasını anımsatacak etkilerden uzak kalma becerimizi de geliştirmemiz gerekmektedir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için 5846 numaralı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göz atabilirsiniz.
Reklamcılık ve tasarımcılık bir bütün olarak hareket eder ve başlı başına algıyı yönlendirme, insanların odaklarını değiştirme ya da yeni bir izlenim yaratma sanatıdır. Ancak bir dakika... Algı ile oynamaktan bahsediyoruz. Ama nasıl? Yani haberim olmadan bana bir şey satmış olmak da buna dahil mi? Evet bilinçaltı iletileriyle bu yapılıyor.
Sübliminal mesaj tekniği onlarca yıldır kullanılmaktadır.
Yukardaki resimdeki gibi sinema filmleri içerisinde gözün emin olamayacağı ama beynin bunu saklayacağı kadar kısa bir süre içinde "Aç mısın? Patlamış mısır ye." yazısı beliriyor. Saniyenin 25-30'unun biri kadar kısa bir süreden bahsediyorum. Bu süre içinde kişi böyle bir yazı okuduğunu farketmiyor. Ama uyarılmış beyin o sırada patlamış mısır yemesi için vücudu koşullandırıyor. Ve istatistiğe vurduğunuzda bu gibi bilinçaltı mesajları taşıyan çalışmaların olumlu sonuç vererek patlamış mısır ve kola satışlarını artırdığı bilinmektedir. İşte bu da etik karşılanmayan bir satış tekniğidir. Çünkü kişinin iradesi dışında bir algı manipülasyonu ile kişinin duyuları etkilenerek ticari çıkar sağlanmaktadır ve bu erdemli karşılanamaz. Zaten bir süre sonra sinemalarda subliminal mesajların kullanılması yasaklanmıştır. [4]
Ama insanların ilgisini çekmek için cicili bicili ambalajlar tasarlıyoruz. İlginç sloganlar buluyoruz. Dikkatlerini toplayabilmek için en yaratıcı zihinlere maaş ödüyoruz... Peki biz tasarımcılık yaparak aslında hırsızlara mı yardım ediyoruz? Bunu anlamak için tek bir soru sorulabilir. Bu teknikler hedef kitleye uzun vadede yarar getiriyor mu? Bu soruya verilecek cevap evet ise tasarımcılık, reklamcılık ve algıda oynama yöntemi etiktir diyebiliriz.
Aynı şekilde sigarayı, uyuşturucuyı, şiddeti veya diğer kötü alışkanlıkları bıraktırmak adına dayatılan subliminal mesajlar varsa bunlar insanlara ileriye yönelik yarar sağlayacağı için etik karşılanmalıdır ve yapılmalıdır. Ancak ne yazık ki bu bilinçaltı mesajları çoğunlukla insanlara bir ürünü, fikri, ideolojiyi ya da eylemi sevdirme maksadıyla yapılmaktadır. Oysa bunlar insanlara açıkça tanıtılarak sevdirilmelidir aksi takdirde Inception filmindeki gibi zorla beyne bilgi yerleştirmekten farkı kalmaz!
100 tl yazmayıp 99.90 tl yazmak, müşteriyi kendi iradesi ile karar vermeye yönlendireceği için etik dışı görülmemelidir. Ancak 18 yaş altına indiğimizde etik kavramı bambaşka bir boyut kazanmaktadır ve çok daha hassas alanlara girmişiz demektir. Yukarıdaki bölümlerde Mascot Tony meselesine değinmiştik ve anımasayacağınız gibi pek sağlıklı sayılmayacak ürünlerde çocukları yanıltarak ürünlerde maskot ve karakter kullanımının etik olamayacağını ifade etmiştik. Zira çocuklar yetişkinler gibi olgun düşünme mekanizmasına sahip olmadıkları için etkilenmeye ve zedelenmeye daha dirençsizdirler.
Sizin ahlak anlayışınıza aykırı gelen düşünceleriniz veya karşılaştığınız olaylar hangileridir?
[1] Bu yazıda islami bir değer olan ahlak ile, eski yunan ve dolayısıyla batı merkezli etik kavramları arasındaki fark yok sayılarak aynı anlama vurgu yapılmak istenmiştir. Etik ya da ahlak kavramı ile iyi ile kötünün arasındaki farkın bilinci kastedilmektedir.
[2] Konuya karşıt ama dışsallık bölümü ile aynı olarak: "Ahlaklı bir insan, ahlaksız insandan daha
[2] Konuya karşıt ama dışsallık bölümü ile aynı olarak: "Ahlaklı bir insan, ahlaksız insandan daha
aşağı ve zayıf bir türdür. Çünkü ahlaklı insanın değerinin ölçütü kendisinin
dışındadır." - Friedrich Nietzsche
[3] Paul Harris-Gavin Ambrose: Tipografinin Temelleri (Etik yayınları dipnotu) son sayfa
[4] TBMM’de 15 Şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9.maddesinin 2.fıkrası gereği “Ticarî iletişimde bilinçaltı teknikleri kullanılamaz.”
[4] TBMM’de 15 Şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9.maddesinin 2.fıkrası gereği “Ticarî iletişimde bilinçaltı teknikleri kullanılamaz.”
Merhaba, ben Merve ^.^ Haziran Ayı başında mezun oldum ve bu gibi işleri sorgulama safhasındayım. Yazınızı okuyunca mutlu oldum. İnşallah dünya üzerinde gerçekten insanlara iyiliği dokunacak işler içerisinde olabiliriz
YanıtlaSilDeğerli düşünceleriniz için teşekkürler Merve Hanım. Yaşamınızda başarılar dilerim.
Sil