Tasarımda Türkçeleşmenin Önemi
Konfüçyüs’e
sormuşlar; “Bir ülkede yönetici olsaydınız önce ne yapmak isterdiniz?”
Konfüçyüs
: “Şüphesiz önce dili düzeltirdim.”
“Peki
neden?”
“Çünkü
dilde bozukluk varsa söylenen şey tam olarak anlatılamaz; eğer söylenilen,
gerçek anlamı yansıtmazsa asıl eylem gerçekleşmez. Eylem gerçekleşmez ise sanat
ve ahlak çöker, sanat ve ahlak çöküntüye uğrarsa adalet yoldan çıkar, eğer
adalet yoldan çıkarsa çaresiz kalan halk bunalıma sürüklenir. Sonuçta doğru
karar verme olanağı ortadan kalkar.”
Aslında
bu alıntı tüm konuya ışık tutsa da olaya başından değinmek daha açıklayıcı
olacaktır.
Bu
yaşamda hepimizin amacı mutlu olmaktır. İnsanlara, sergiledikleri tüm bu
uğraşlarının sebebini sorduğunuzda
alacağınız yanıtın temelinde mutlu olma ülküsünün yattığını görürsünüz. Daha
iyi olanaklar, daha iyi yaşam, daha iyi koşullar ve dolayısıyla gelecekte daha
fazla refah (gönenç) elde etme arzusundayızdır. Huzurlu ve barış dolu bir
çevrede yaşamak istemeyen insanlar, silah tüccarları haricinde neredeyse hiç
yoktur. İşte esas mutluluk: Barış
içinde, huzurlu biçimde ve gereksinime yetecek kadar olanak içinde yaşamak ve
sevdiklerimizi de bu durumda görmektir. Biraz daha irdeleyecek olursak mutluluk, kişinin çevresinde
bulunan erinçtir. İnsanların bir çevrede dirlik içinde yaşayabilmeleri için
benzer duygu ve düşüncelere sahip olmaları gerekmektedir. İşte bu ortak
sezgiler bir milletin kültürünü oluşturur. Kültürün ise en kuvvetli dalı
dildir! Bu bilgiler doğrultusunda, mutlu
olmak için kültürümüze yani dilimize sahip çıkmak zorunda olduğumuzu önemle
belirtmem lazım.
Neden dil?
Dil,
bir ulusun kimliği, DNA’sıdır. İnsanoğlunun iletişim kurmadaki en büyük aracı
geçmişten günümüze dil olmuştur. Kültürler, benlikler dil sayesinde nesilden
nesile aktarılır ve bu sayede bir ulus yaşamını sürdürür. Dili olmayan, dilini
kaybeden milletler Peyami Safa’nın da dediği gibi her şeyini kaybetmiş
demektir. Dilin kaybı sonucunda sahip
olduğumuz huzur sona erer ve barış istediğimiz çevrede kargaşalar,
savaşlar, bölünmeler baş gösterir. Bu da hiçbir bireyin istemeyeceği bir
durumdur.
Günümüzde Türk Dili
Dilimiz, İslam dinini kabul etmemizle beraber yüzyıllar içinde yabancı
dillerin saldırısına karşı daha korumasız hale gelmiştir. Çünkü kültürünü
koruyucu ulusçu Türklükten parça parça koparak Müslümanlığın ümmetçi anlayışına
uyum göstermişizdir. Bu uyum sonucunda dilimiz Arapça, Farsça ve uzun dönemler
sonunda Fransızca, İngilizce, Latince gibi pek çok saçma sapan ve sözcüklerini
duyduğumuzda hiçbir şey anlamadığımız dillerin akınına ne yazık ki uğramıştır. Merhaba, Hayır, Selam, Tamam, Teşekkür, Aşk,
Lütfen… ve bunun gibi bir sürü temel sözcüğün Türkçe olmamasının yaşattığı
utanç bir yana, başta Arapça olmak üzere anlamadığımız bu diller benliğimize o denli
yapışmıştır ki; Falih Rıfkı Atay, bizzat deneyimlerinden süzülen “Yalanın tecvitli Arapçası, (Türk’e) ayet tesiri verir”(1) sözünü
söyleyerek durumun güçlüğünü bize ta o zamandan fısıldamıştır.
Cumhuriyet
devrinde Ata’mızın gerçekleştirdiği köklü devrimlerin bir kolu olarak
Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin de temizliğinin hatrı sayılır ölçüde
yapılmış olmasına karşın, günümüzdeki kültür emperyalizminin ve daha elim ve
daha vahimdir ki 1938 sonrasında başa geçen hükümetlerin benzer tutumu sergilememelerinin
bir sonucu olarak Türkçenin bugünkü durumu pek iç açıcı görünmemektedir:
Yerli
marka isimlerimizden, caddelerde gördüğümüz tabela, pano gibi çeşitli reklam
mecralarına kadar her sahada Türkçenin yozlaştırıldığını yadsıyamayız.
Grafik Tasarımda Türkçenin
kullanımı
Grafik
Tasarım bir görsel iletişim sanatı ise bu sanatın amacı, mesajı hedef kitleye
en net biçimde iletmektir. Kolay benimsenebilir bir mesajı iletmenin en düzgün
yolu da anlaşılabilir bir dil kullanmaktan geçer. Saydığım bu basit kuralları
her tasarımcı bilmektedir ancak iş uygulama kısmına gelince yozlaştırılmış
dilimiz ne üzücü ki kendini açık seçik göstermektedir. İşte ben de bunun önüne
geçelim istiyorum.
Nasıl
mı?
Örneğin
yabancı kelimeler yerine Türkçe sözcükler kullanmak güzel bir başlangıç
olabilir. Aksini yapmaktan kesinkes kaçınmalıyız. “Bütünleşme” yerine
“entegrasyon” diyerek, “verim” gibi anlamlı sözcük dururken “randımanı”
kullanarak sadece sözcük kalabalığı yaratmış oluyoruz. İnanın bu sözcükleri
milletin beynine kazıyarak hiçbir yarar elde edemeyeceksiniz. Sadece duyan
(kısmen şehirli) ve duymayan (kısmen taşralı) insan arasındaki bütünlük farkını
artırmış olacaksınız. Kültürlü insan olmanın ölçütü yabancı sözcük bilmekte
değil, o sözcüğü uyarlayıp anlatmadadır.
Öyle
ki,
Bazı
büyük firmaların reklamlarına baktığımızda yabancı sözcükleri çokça kullandıklarını
görüyoruz. “Neden yabancı sözcük kullandınız” sorusuna karşılık, hedef
kitlelerinin o kelimeleri kullanan, benimseyen insanlardan oluştuğunu; bu
metinlerin ve sözcüklerin kullanımının kurumsal yapılarına dayandığını ve
sektörel dile yaslanmalarının gerekli ve kazançlı olduğu cevabını alıyoruz.
Peki bunu yaparak insanları neden o kanala yönlendirmiş oluyorlar? Yanıtı
basit. Küreselleşme.
Küreselleşme
denilen kavram dün doğmuş bir çocuk kadar günahsız değildir. Bilinen bazı
ekonomik yararlarının yanı sıra adetler,
gelenekler, yerel ve ulusal algılamaları erozyona uğratan feci bir olgudur.
Buna bağlı olarak geleneksel yapıları aşındırarak toplumsal çöküntülere yol açmaktadır.(2) Ülkemiz küresel yapının
doğum beşiği olmadığı ve aksine onun kurbanı olduğu için bu durumdan zararlı
çıkan taraf olacaktır. Bu demektir ki dilimiz, benliğimiz, özümüz her yıl artan
bir hızla uçuruma doğru gitmektedir.
Yazımın sonunda şunları belirtmek isterim, gelin
reklam-tasarım-sanat dünyasında çabalayan bireyler olarak şu konuya bir el atalım.
Yazılarımız, tasarımlarımız, çalışmalarımız, ürettiklerimiz daha arı, anlaşılır
biçimde oluşturulsun. Yabancı terimleri olabildiğince uyarlayalım, web
sayfamızın adını Türkçe koyalım, konuşmalarımızda daha anlaşılır olalım; adını
siz koyun, konuyu siz belirleyin. Benlikçi düşünmenin sınırı yoktur. Oktay
Sinanoğlu’nu, Nurullah Ataç’ı, Atatürk’ü, Yunus Emre’yi okuyun. Onlar konuyu
benden çok daha iyi anlatacaklardır.
“Ülkesini, yüksek
bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Kaynakça: (1) Falih Rıfkı Atay – Zeytindağı – Syf. 59 – Pozitif
Yayıncılık
(2) http://www.ekonometrik.com/kuresellesmenin-fayda-ve-zararlari.html
Yorumlar
Yorum Gönder